- Şaşıran ben miyim yoksa siz misiniz sayın amirim?
- Sensin tabii ki kerata!
- Ama amirim ben bir leylek tarafından bırakıldığımı falan düşünmüyorum. Lütfen beni bu yönde suçlamayınız. Ben de herkes gibi annem tarafından özel bir kadın için doğuruldum.
- Sus! Yalancı. Seni leylekler getirdi. Utanmadan yalan söylüyor bir de!
- Amirim amirim. Siz iyi misiniz? Siz nesiniz? Kimsiniz? Siz amir misiniz yoksa ben leylek miyim?
- Dağıtacağım şimdi kaburgalarını. Adama bak hele sen, leylekliğimle dalga geçiyor. Leyleğim tabii ki ben. Hayret birşey yahu. Bir de adama leylek olduğumu anlatıyorum. Beni de sapıttırdı bu kerata!
- Amirim siz leylekseniz ben de leylek olacak değilim ya? Hem siz madem leyleksiniz niye sizi başka bir leylek bıraktı?
- Ben bir tüp leyleğim salak! Vurun bu kadir kıymet bilmez kerataya! Vurun ha vurun!
- Vurmayın ha vurmayın amirlerim!
- Peki vurmayalım. Ama bir şartla.
- Nedir amirim?
- Şunu oku ve de imzala.
- Ama burda leylek olduğumu kabul ettiğim yazıyor. Bunu kaldıramam ben.
- O zaman döveriz.
- Dövün bari ne diyeyim ki. Leylek olduğumu kabul edersem gireceğim belirsiz durumun bende yarattığı endişelerin gerçekleşme olasılığından iyidir şuracıkta bir iki tomar dayak yemek. Ama çok acıtmayım e mi?