Bir zaman sonra zaten soğuk etkisini artırıyor hareketsiz kalınca. Hamfendi telefon klübesine girsin. Ben beklerim burda. Beklerim elbette. Sonra minibüs gelir mesela o zaman el ederim kol ederim hamfendi de telefon klübesinden çıkar biner gideriz istikametimize.

Güle güle gideriz. Gidip de geliriz. Ertesi gün saat onbuçukta döneriz mesela. Karlı dağların tepesindeki münik minik ahşap klübelerden oluşmuş birtakım mekanlardan geçeriz. Sonra içlerinden birinde kalırız. Hepsi boştur. Neden biz içlerinden birinde kalırız o zaman? Birinde kalmalıymışızdır meburen, o biri de o olmuştur da ondan. Başka bir sebebi yok. Manzarayı ne yapayım. Bembeyaz ortam. Buraya bahar hiç gelmez dedi bir ses. Umursar mıyım seni? Bugün beyaz. Yarın da. Sonrası da benim umrumda değil. Su ve güneş. Yeterli şimdilik. Kar beyaz, ten beyaz, hissiyat da.

Uygun adım her ne ise onu atmalı. Telefon klübesine üşüdüğü için giren hamfendiler kaç tanedir ki bu saate? Acaba telefon klübesine telefon etmek için giren hamfendiler kaç tanedir ve de? Zor tabii bu saatte. Karlı dağların en tepesindeki minik klübenin telefonu olsa onun içinde üşümez miydik acaba? Acaba? Sormayı bırakmalı ve de uygun adımları bir bir sıralayarak uzaklaşmalı bu diyardan uygun istikamette.

 

Gülüşü soğukta buruşan bütün hamfendiler adına sorumu tekrarlıyorum: Acaba?